04.04.2016, İstanbul Atama yükseltme ölçütlerimiz yeterince adil mi ?
ATAMA YÜKSELTME ÖLÇÜTLERİNİN ÜNİVERSİTEMİZ KAMUOYUNDA TARTIŞILMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. Tabandan gelen değişiklik isteklerinin, ilgili bölüm kurullarında görüşülmesi ve üniversitemiz kamuoyu eğiliminin anketlerle doğrudan ölçülmesinin ardından atama ölçütlerindeki değişiklik taleplerinin üniversitemiz senatosunda ele alınması gerekir. Potansiyel stratejik rakiplerimiz olan devlet üniversitelerinin birkaçı hariç çoğunluğunda aranan atama yükseltme ölçütleri, o üniversitelerdeki akademisyenlerin hızlı yükselmesini sağlarken; o hızla yükselen öğretim üyelerinin doktora, doçentlik ya da profesörlük jürilerinde yer alarak, üniversitemizdeki kendi dönem arkadaşlarının fersah fersah önüne geçtiğine de ne yazık ki şahit olmaktayız. Madalyonun diğer yüzünde ise yıllarını ve emeğini üniversitemize vermiş araştırma görevlilerinin Yardımcı Doçent kadrosunun bulunmadığı gerekçesiyle diğer devlet üniversitelerini kendilerine yeni yuva olarak benimsemesi tehlikesi yeralmaktadır. Yetişmiş eleman kaybının üniversitemizin geleceğini riske atacağı açıktır. ÖYP sisteminin aşırı rağbet görmesi ve sonunda uygulamasının dondurulması da bunun kanıtıdır. Enstitülerimizdeki ortalama doktora süresi ile sonrasında yaşanan öğretim kadrosuna atama süreci, atama-yükseltme ölçütlerimizde sanki ölçüyü biraz kaçırdığımızı düşündürmektedir. Yakın gelecekte akademik yapımızın yaş ve unvana bağlı nasıl değişeceğini incelemeli ve üzerinde tartışmaya başlamalıyız. Üniversiteye dinamizm katan en büyük özellik istatistik veriler ve araştırmalar ile tartışma yapılabilmesidir. Üniversitemiz kamuoyunda etkisiz ya da yararsız olduğu yönünde uzlaşıya varılan her türlü uygulamanın zaman geçirmeksizin yürürlükten kaldırılması gerekir. Bugün alacağımız kararların da gelecekte belki defalarca tartışılabileceğini unutmamalı ve kabullenmeliyiz. İnsan odaklı yönetim modelinde liyakatın gözetilmesi, yapılacak işin mutlaka uzmanına verilmesi gerekir. Atama yükseltme ölçütlerinde SCI'de taranan yayınların sayısı yanında aranan diğer isteklerin ağırlığının genel toplamdaki önemi ve ağırlığı az gözükmektedir. Bu yüzden atama yükseltmeler yapılırken, aranan ölçütleri kendi aralarında ağırlık faktörüyle gruplayıp, eşdeğer tutmalıyız. Sayısal olarak SCI yayını eksik gözüken bir öğretim üyesi adayı pekala sahasında az sayıda uzmandan birisi olabilir ve bu yüzden atama-yükseltme ölçütleri bize göre daha hafif rakip üniversitelere kaybetme riskinin göze alınmaması gerekir. Küçük yaştan itibaren kolejlerde İngilizce öğrenilmemiş ise ve eğer yurt dışında doktora için uzun süre kalınmamış ise; atama yükseltme ölçütlerinde aranan 6 ay kesintisiz yurt dışında bulunma zorunluluğu İngilizce anlar/yazar/konuşur hale gelmeye çare değildir. Üstelik %30 İngilizce programlarımız varken ve %70’i Türkçe derslerden oluşan lisans programımız varken, bu kararı bir kez daha gözden geçirmeliyiz. Her şeyden önemlisi, atama yükseltme ölçütlerini uygulayacağımız kişilere, yani yıllardır öğretim görevlisi kadrolarında ya da araştırma görevlisi kadrolarında çalışarak İTÜ’ye hizmet etmiş ve gönül vermiş olup, Yardımcı Doçent kadrosuna atanmayı hayal eden veya Doçent unvanı almış olup da Doçent kadrosuna atanmayı bekleyen ya da Doçent olup Profesörlüğe yükseltilmeyi bekleyenlere sormalı ve onların görüşünü almalıyız. Bu eleştirilerimi popülist ve oy avcılığı için sarf edilmiş sözler olarak değerlendirenler çıkabilir. Ama şunu lütfen unutmayalım. İnsanlar bir kurumda çalışmaya başladıklarında, iş akitlerinde süre yok ise başlangıçta geçerli kural ve koşulların ilerleyen yıllarda da devamı esastır. Evrensel hukuk kuralları bunu gerektirir. Bir taraftan hukuka bağlılıktan bahsedip, diğer yandan etik değerler adına sözler sarf edip, uygulamada bunun aksini yapmak, dere geçerken at değiştirmek doğru değildir. KADROYA ATANIRKEN ADAYLARDA ÖNCELİKLE ve ÖZELLİKLE TÜRKÇE DİLİNDE AÇIK, ANLAŞILIR, KONU BÜTÜNLÜĞÜNE HAKİM ve ETKİN DERS VEREBİLME BECERİSİ ARANMASININ ÇOK DAHA AKILCI ÇÖZÜM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. İTÜ’de Yardımcı Doçent kadrosuna yeni atanan öğretim üyelerimize, 6 ay kadar süreyle bir oryantasyon programı uygulanması İTÜ kalitesinin sürdürülebilir olması için gereklidir. Bu tür bir oryantasyon programına katılanlara, sınıf içi ve dışında öğrenciler ile nasıl iletişim kurulabileceği, dersin işlenişinde nelere dikkat edilmesi gerektiği, derse katılımın nasıl artırılabileceği vb. konularda bir tür pedagojik formasyon verilmesi uygundur. Yine bu süreçte, katılımcılara ölçme ve değerlendirme yöntemleri hakkında da bilgi verilmesinin son derece yararlı ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Atama yükseltme ölçütlerimizin tümüyle yeniden ele alınmasını, uygulanacak ölçütlerin neyi ve nasıl sağlayacağının açıkça belirlenmesini, aksaklık görülen ölçütlerin değiştirilmesini, gerekiyorsa yeni ölçütlerinde aranmasını doğru buluyorum. Fakat atama yükseltme ölçütlerimizin uygulamaya konulmadan önce İTÜ kamuoyundan oylamayla sorularak, destek görmesi gerektiğini ifade ediyorum. Atama yükseltme ölçütleri hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylamış bulunuyorum. Katılmanızı ve oylarınızla desteklemenizi dilerim. SEÇİM SONUÇLARI NE OLURSA OLSUN ÜNİVERSİTEMİZE HAYIRLI OLSUN, EN FAZLA OY ALAN ADAY REKTÖRÜMÜZ OLSUN. SEVGİ VE SAYGILARIMLA,
|